Kader çizgimizi belirleyen dört ana unsur var: Ruhsal
düzey, geçmiş düzey, öz-inanç düzeyi ve genetik düzey. Genetik düzeyde, atalarımızdan getirilen inançlar, karmalar
mevcuttur. Aile ağacından getirilen inançlar, karmalar DNA’mıza eklenir. Bu
yüzden hangi ailede doğduğumuz kader çizgisi açısından baktığımızda
belirleyicidir. Tabi ruhsal olarak yaptığımız bu seçimin tekamül açısından ne
kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Travmaları, inançları
atalarımızdan miras aldığımız artık bilimsel olarak kanıtlanan bir şey.
“Epigenetik” olarak adlandırılan bu durumu önümüzdeki günlerde daha da sık
duyacak gibiyiz.
Aslında bu yeni bir düşünce, bakış açısı değil. Dini
öğretilerde ve edebiyatta da üzerinde durulan bir konu. Bir edebiyat akımı olan
"Naturalizm" de bu konu üzerinde durulmuş ve bu akımı benimseyen yazarlar, eserlerinde bu düşünceyi vurgulamışlardır. Kaldı ki o dönemde bu konuda yapılan bilimsel deney vs. de mevcut değildi. Demek oluyor ki, bu konu yeni fark edilen, incelenen bir şey değil. Halit Ziya Uşaklıgil
de edebiyatımızdaki en önemli eserlerden biri olan"Aşkı-ı Memnu"
adlı romanında, genetik geçişin insan karakteri ve kaderi üzerindeki etkilerine değinmiştir. Bu
konuda bir başucu kitabı olan "Seninle Başlamadı" kalıtsal aile
travmalarının kim olduğumuza, hayatımıza etkilerini ve bununla ilgili sorunların
üstesinden gelebilmenin yollarını farklı tekniklerle anlatıyor. Kitap, teorik
bilgilerin yanı sıra, kişiyi sorunların çözümü ile ilgili pratiklere yönlendiriyor.
Bu tür sorunların çözümünde kullanılan ve günümüzde de oldukça yaygın bir hale
gelen “aile dizimi” çalışması da oldukça etkili bir yöntem. Bu yönteme kitabın
bir uzantısı olarak bakmak mümkün. İyi okumalar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder