Biliyoruz ki, dünyada her şey kendi
etkinlik alanı içinde bir yasaya tabidir ve bu çerçevede işler, gerçekleşir. Bu
durum bizim kendimizle olan ilişkimiz ve hayata karışırken diğer insanlarla
olan etkileşimimiz için de geçerlidir. Bu yasalara spiritüel yasalar diyoruz.
Evren
yasalar üzerine kuruludur. Bizler bir olayı anlamlandırırken bile sebep-sonuç ilişkisi kurarız ve buna göre
yorum yaparız. Farkında olmasak da her
şeyi yasalar çerçevesinde değerlendiririz. Bu demektir ki, ruhumuzla ve hayatla
irtibatımıza ilişkin yasaları iyi bildiğimiz ve bu yasaları etkin kullandığımız
ölçüde yaşamla ve kendimizle uyum içinde olabiliriz. Gerçek huzur ve mutluluğu
yakalamamız büyük ölçüde buna bağlıdır.
Şöyle
düşünelim; hayat akıp giden bir nehir ve biz bu nehre karışmaya çalışan su
yollarıyız. Bu yol bizim yaşam yolumuz ve ana kaynakla bağlantımızın
kesilmemesi gerekir. Bütünle, hayatın kendisiyle bir olmak için bu akış sürekli
ve kesintisiz olmalı. Akışta kalmak da bu demek
zaten. Düşünün, bu akış sekteye
uğradı ne olur.? Bir kere ana yaşam kaynağına ulaşamayız ve kirlenmeye,
bulanmaya başlarız. Tabi bu mecazi anlamda bir yaklaşım. Bunun yanı sıra hayatın genel akışı süreklidir
çünkü bu da bir yasaya bağlanmıştır. Bu nedenle bir süre sonra da akışın tıkandığı
yerde biriken su taşar; hem kendi kontrolünü kaybeder hem de çevreye zarar
vermeye başlar. Akış zaten doğaldır, bir
çaba gerektirmez. Bu yüzden kendimizi akışa bırakmak ve ritmi bozmamak gerekir.
Diana
Cooper bu noktada önemli spiritüel yasalara ve bu yasaların nasıl işlediğine
değiniyor. Yazar bizi akışta tutacak ve büyük kaynakla, herkesle bir olmaya
yardımcı olacak önemli bilgiler veriyor. Kitabı bitirdiğinizde kendinize ve
hayata karşı farklı bir bakış açısı kazanıyorsunuz.
Kendi
yolunuzu bulmanız, anda ve akışta kalmanız dileğiyle iyi okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder